Doç. Dr. Muhammed ÜÇÜNCÜ

Rektum Kanserleri

REKTUM KANSERİ 

Rektum kalın barsağın son kısmıdır. Genel prensipleri, risk faktörleri ,şikayetleri kolon kanseri ile benzerlik göstermektedir.Hastalığın tedavisinde yalnızca kolon kanseri ile farklılıklar mevcuttur.  Hastalık leğen kemiği içerisinde olduğu için ve ameliyat sonrası hastalığın tekrar ortaya çıkmasını engellemek için hastaya ameliyat öncesi tedavi olarak onkolojik tedavi verilip daha sonra cerrahi uygulanması ülkemizde ve dünyada son zamanlarda uygulanmaktadır.  

Hastalığın etraf dokulara yayılımı uygulanacak onkolojik tedaviyi çok değiştirdiği için özellikle araştırılması gerekmektedir. Bunun için kullanılabilecek yöntemler ENDOUSG ve MR dır. 

Gerekli incelemeler ve tetkikler yapıldıktan sonra Cerrah ve Onkolog beraber karar vererek hastanın tedavisini düzenlemelidir. Karar verilen tedaviyi aldıktan sonra hastalar 4-6 hafta tedavinin etkilerinin yeterince ortaya çıkınca ameliyat edilirler. Bu tedaviye Neoadjuvan Tedavi denmektedir.     

Cerrahiye alınacak hastaların ve cerrahiyi uygulayacak hekimin kara vermesi gereken bir diğer konuda makata yakın olan bu kanserlerde makatın tekrar kullanıp kullanılamayacağıdır. Bu hastalığa sahip bazı hastalarda hastalık makata yayıldığı için makatın kapatılarak ömür boyu stoma ile yaşaması gerekebilir. Bu hastalara anlatılmalı gerekirse Psikiyatri doktorlarından yardım alınmalıdır. 

 

Karaciğer Kanserleri

KARACİĞER KANSERLERİ

Karaciğer kanserlerine tüm kanserler içinde daha az rastlanır. Batı toplumlarında daha nadir rastlanan bir tümördür ve özellikle hepatit B infeksiyonunun yaygın olduğu Güneydoğu Asya ve Güney Afrika’da görülür. Karaciğer kanserleri çoğunlukla hepatosit adı verilen karaciğer hücrelerinden köken alırlar. Buna rağmen karaciğer de görülen kötü huylu kitleler daha çok vücudun diğer organlarından buraya sıçramaktadır. Bu durum hastanın hastalığını daha ileri bir evreye taşımakta ve hastanın doktoruna ve hastaya ek sorunlar getirmektedir. 

Risk faktörleri

  • Hepatit B ve C virüsü ile enfekte olanlar
  • Erkek cinsiyet
  • 60 yaş üstü olmak

Şikayet: 

  • Şişkinlik
  • Karnın sağ üst kısmında sırta vuran ağrı
  • Kilo kaybı
  • İştahsızlık
  • Ateş
  • Ciltte sararma, idrar renginde koyulaşma gibi sarılık bulguları 

Tanı nasıl konur?

Siroz ve hepatit taşıyıcısı olan hastalarda takip sırasında tanı konulabilir. Tanı koyabilmek için ilk adım doktor muayenesidir. Bu muayenede karın içindeki karaciğer, dalak gibi organlardaki büyümeler, asit adı verilen sıvı toplanması, cilt ve gözlerdeki sararma tespit edilir. Kan testlerinde alfa fetoprotein olarak adlandırılan maddenin yüksek olması karaciğer kanseri tanısını destekler. Karın ultrasonografisi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme karaciğerin görüntülenmesi ile tanı konulmasına yardımcı olur. Kesin tanı için görüntüleme yöntemleri eşliğinde karaciğerden ince bir iğne ile biyopsi alınması ve patolojik olarak incelenmesi gerekmektedir. Yapılan biyopsi sonucunda karaciğer kanseri tanısı konulursa hastalığın vücuttaki yaygınlığını anlamak ve uygulanacak tedavi yöntemine karar vermek için evreleme yapılması gereklidir. Evreleme bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme yardımı ile yapılabileceği gibi bazen genel anestezi altında laparoskopi adı verilen girişim ile de yapılabilir.

Tedavi:

Karaciğer kanserlerinin asıl tedavisi cerrahidir. Sadece karaciğerde sınırlı olan kanserlerde, hastanın genel durumu ameliyat için uygunsa, hastalıklı karaciğer dokusu çıkartılarak cerrahi tedavi uygulanır. Hepatektomi adı verilen bu cerrahi girişim sırasında çıkartılacak karaciğer dokusunun miktarını kanserin büyüklüğü, sayısı ve yerleşim yeri belirler. Bu işlem sırasında geride kalacak karaciğer dokusunun da hastanın yaşamını devam ettirebilmesi için yeterli miktarda olması gereklidir. Karaciğerin kanser nedeniyle tümüyle çıkartılması gereken durumlarda sağlıklı bir vericiden karaciğer nakli de yapılabilir. 

Cerrahi tedavi haricinde cerrahiye uygun olmayan hastalarda veya cerrahi öncesi kitle küçültmek amacıyla kitleye radyolojik olarak onkolojik ajanların uygulandığı tedavi seçenekleri de vardır. Buna hastanın hekiminin karar vermesi gerekmektedir.  

Karaciğere Metastaz(Sıçrama)

Karaciğere bir çok dokudan kanserli organdan sıçrama olmaktadır. Hatta primer karaciğer tümörlerinden daha çok görüldüğü söylenebilir. Bu durumdaki hastalar onkologları ve cerrahları tarafından beraber yürütülen bir çalışma sonucunda değerlendirilmeli ve hastanın ilk  hastalığına, hastalığın karaciğeri ne kadar etkilediğine, hastanın onkolojik tedavilere verdiği cevaba , hastanın genel durumuna bakılarak karar verilmelidir. 

Kolon Kanserleri

KALIN BAĞIRSAK(KOLON) KANSERİ 

Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre en sık görülen ilk 5 kanser arasındadır. Her yaşta görülebilmelerine rağmen en sık 50 yaşından sonra gözlenmektedir.

Risk faktörleri

  • İleri yaş
  • Polipler
  • Ailede kalın barsak kanser öyküsü
  • Hayvansal yağdan zengin, kalsiyum, folat ve liften fakir diyetle beslenenlerde kolorektal kanser riski artmıştır. Meyve ve sebzeden fakir beslenmek de riski artırır.
  • Sigara  kullanımı
  • İltihabi bağırsak hastalıkları

Şikayet: 

  • Kilo kaybı
  • Bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler
  • İshal, kabızlık, bağırsakta tam boşalmama hissi
  • İştahsızlık 
  • Yorgunluk

 

Evreleme

  • Evre 0: Kanser sadece kolon en iç duvarındadır. (karsinoma in situ olarak da adlandırılır)
  • Evre I: Kanser kolonun daha iç duvarından gelişir. Tümör kolonun daha dış duvarına ulaşmaz, kolon dışına yayılmaz. 
  • Evre II: Tümör kolon  daha derin duvarına yayılmıştır ancak kanser hücreleri lenf nodlarına yayılmamıştır. 
  • Evre III: Kanser yakın lenf nodlarına yayılmış ancak vücudun diğer bölgelerine yayılmamıştır. 
  • Evre IV: Kanser akciğer ve karaciğer gibi vücudun diğer bölgelerine yayılmıştır.

 

Tanı nasıl konur?

Bu tip şikayetleri olanlarda yapılacak bir Endoskopi ile ön tanı konabilir. Patoloji ile tanı kesinleştirilir. Evreleme amaçlı Bilgisayarlı tomografi, Uzak metastaz açısından PET-CT çekilebilir. Buna hekimin hastanın hastalığına göre karar vermektedir. 

Tedavi:

Hastanın genel durumuna, tümörün yaygınlığına , yerleşimine ve büyüklüğüne bağlıdır. Hastanın yapılan değerlendirmeler sonucunda cerrah,onkolog, gastroenterolog ile birlikte karar vererek hastaya en uygun tedaviye karar verilmesi önemlidir. Hastalığın evresine ve hastanın durumuna göre cerrahi tedavi, önce onkolojik tedavi sonra cerrahi tedavi veya sadece onkolojik tedavi uygulanabilecek tedavi rejimleridir. 

Hasta Takibinin Önemi: Mide kanserinin tedavi sonrasındaki takibi, olabilecek değişikliklerin teşhis edilerek tedavi edilmesi açısından önemlidir. Kontrol muayenelerini; fizik muayene, x-ray grafileri, laboratuvar testleri oluşturur.Hastalar, randevuları arasında herhangi bir sağlık problemi ile karşılaşırlarsa bunu doktorlarına bildirirler. Bu hastaların takibinde en önemli sorun beslenme olmaktadır. Mamalarla bunu desteklemek gereken hastalar olabilmektedir. 

Tarama 

-Risk gruplarına girmeyen hastalara

  • 50 yaşından başlayarak gaitada gizli kan taraması
  • 50 yaşın üzerinde ise en azından 5 yılda bir sigmoidoskopi, 10 yılda bir kolonoskopi önerilmektedir. 

-Risk grubunda olan hastalardan,

  • Daha önce polip çıkarılmış olan hastalar bu işlemden sonra 1-3 yıl içinde tekrar kolonoskopi yaptırmalıdır. 
  • Anne baba gibi yakın akrabalarında kalın bağırsak kanseri tanısı konmuş olanlar
  • 40 yaşından önce veya akrabasına tanı konulduğu yaştan en geç 8-10 yıl önce taramayı başlatmalıdır. 

– Meme, kadın genital organ kanseri olan kişiler 40 yaşından sonra, ülseratif koliti olan kişiler ise tanı aldıktan sonra periyodik olarak kolonoskopi yaptırmalıdır.

Özofagus Kanserleri

ÖZOFAGUS KANSERLERİ

Aslında agresif değillerdir ama

  • Geç şikayet oluşturduğu için
  • Diğer organlarla yakın ilişkide olduğu için
  • En dış katmanı olmadığı için yemek borusu duvarını aşarak kısa zamanda etraf dokulara yayıldığı için
  • tıkayıcı şikayetler oluşturmadan önce hızla yayıldığı için saptandığında ileri bir hastalık olarak karşımıza çıkar.

Risk faktörleri

  • İleri yaş
  • Erkek cinsiyet
  • Barret özofagus
  • HPV virüsü
  • Sigara alkol kullanımı
  • Uzun süreli mide hapı kullanılması

Şikayet:

  • Kilo kaybı
  • Ağrılı yutma
  • Yutmada zorluk
  • Göğüs arkasında yanma hissi

Evreleme

  • Evre I: Kanser hücreleri, yalnızca özefagus iç kısmının en üst tabakasında bulunur
  • EvreII: Kanser, özefagusun derin tabakalarını tutar veya komşu lenf nodlarına yayılma vardır.
  • Evre III: Kanser, özefagus duvarının derin kısımlarını istila etmiştir veya özefagus yanındaki lenf nodları veya dokulara yayılma göstermiştir.Vücudun diğer kısımlarına yayılma yoktur.
  • Evre IV: Kanser vücudun diğer kısımlarına yayılmıştır. Özefagus kanseri, karaciğer, akciğerler, beyin ve kemikler dahil vücudun herhangi bir yerine yayılabilmektedir. Eğer kanser vücuda yayılmış ise bunu tespit etmek için bazı testler kullanılmaktadır

Tanı nasıl konur?

Bu tip şikayetleri olanlarda yapılacak bir Endoskopi ile öntanı konabilir. Patoloji ile tanı kesinleştirilir. Evreleme amaçlı Bilgisayarlı tomografi, Etraf dokularla ilişki açısından MR ve EndoUSG , Uzak metastaz açısından PET-CT çekilebilir. Buna hekimin hastanın hastalığına göre karar vermektedir. 

Tedavi:

hastanın genel durumuna, tümörün yaygınlığına , yerleşimine ve büyüklüğüne bağlıdır. Hastanın yapılan değerlendirmeler sonucunda cerrah,onkolog, gastroenterolog ile birlikte karar vererek hastaya en uygun tedaviye kara verilmesi önemlidir. Hastalığın evresine ve hastanın durumuna göre cerrahi tedavi, önce onkolojik tedavi sonra cerrahi tedavi veya sadece onkolojik tedavi uygulanabilecek tedavi rejimleridir. 

Hasta Takibinin Önemi: Özefagus kanserinin tedavi sonrasındaki takibi, olabilecek değişikliklerin teşhis edilerek tedavi edilmesi açısından önemlidir. Kontrol muayenelerini; fizik muayene, x-ray grafileri, laboratuvar testleri oluşturur.Hastalar, randevuları arasında herhangi bir sağlık problemi ile karşılaşırlarsa bunu doktorlarına bildirirler. Bu hastaların takibinde en önemli sorun beslenme olmaktadır. Mamalarla bunu desteklemek gereken hastalar olabilmektedir. 

pankreas

Pankreas Kanserleri

PANKREAS KANSERİ 

Pankreas, karın en arka bölümünde yerleşmiş, yaklaşık 15 cm uzunluğunda, mide, onikiparmak bağırsağı (duodenum) ve kalın bağırsakla (kolon) ön yüzü tümüyle kapatılmış bir organdır. Birçok önemli görevi olmakla birlikte, alınan gıdaların sindiriminde ve kan şekerinin dengede tutulmasında önemli rol oynamaktadır. 

Risk faktörleri

  • Şişmanlarda
  • Erkek cinsiyet
  • İleri Yaş
  • Sigara kullanımı

Şikayet: Genellikle geç bulgu verir. 

  • Kilo kaybı
  • Karın ağrısı
  • Sarılık
  • İştah kaybı
  • Bulantı-kusma
  • Halsizlik, yorgunluk
  • Sırt ağrısı

Tanı nasıl konur?

Hastalık sinsi belirtilerle ortaya çıktığı için tanı zor olabilir. Erken dönemde yakalanan hastalarda, en sık hekime başvuru anında bu hastalıktan hekimin şüphe etmesi ve buna yönelik araştırmalar yapması önemlidir.

Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR): BT ağız ve damar yolu ile kontrast ilaç verilerek çekildiğinde pankreas tümörleri hakkında çok önemli bilgiler verir. Yaklaşık %95 ve üzerinde tanı koydurucu özelliği vardır. MR görüntüleme aynı şekilde tümörün ayırıcı tanısında önemlidir. Bu iki inceleme gerektiğinde birlikte kullanılarak hastaya verilecek ameliyat kararı için doğru sonuçlara ulaşılmasını ve tümörün evrelemesinin doğru yapılmasını sağlarlar.

Tedavi:

Hastanın genel durumuna, tümörün yaygınlığına , yerleşimine ve büyüklüğüne bağlıdır. Hastanın yapılan değerlendirmeler sonucunda cerrah, onkolog, gastroenterolog ile birlikte karar vererek hastaya en uygun tedaviye karar verilmesi önemlidir. 

Hastalığın asıl tedavisi cerrahidir. Cerrahi uygulanamayacak hastalarda  uygulanacak kemoterapi ile birlikte, mevcut sarılığının düzeltilmesi, beslenme desteğinin sağlanması, ağrının azaltılması yoluyla yaşam konforunu düzeltmek amacıyla bazı girişimler uygulanabilir.

Pankreas Kanserinin Cerrahi Tedavisi (Whipple Ameliyatı) Oldukça uzun süreli, çok çeşitli organların çıkartıldığı ve yeniden devamlılığın sağlandığı bu ameliyat sırasında veya kısa süre sonrasında hastanın ölüm (mortalite) veya kanama olması, sindirim sisteminin devamlılığını sağlamak için yapılan dikişlerden kaçak olması (fistül) gibi kötü durumlarla (morbidite) karşılaşılabilmektedir. Dünyada kabul edilen ölüm oranı %5 ve altındaki orandır. Yine ameliyat sonrasında ortaya çıkan komplikasyonlar için dünyada kabul edilen oran %15-20’dir. Ülkemiz şartlarında bu oranlar %5-10 mortalite ve %20-25 morbidite oranlarıdır. 

 

Mide Kanserleri

MİDE KANSERLERİ

Mide kanseri hızlı seyreden ve yayılan bir kanser türüdür. Genellikle bir ülser şeklinde başlar. Mide kanseri çevre organ ve lenf bezlerini etkileyebilir. Direk komşulukla, lenfatik yolla, kan yoluyla ve karın içinde ekim yoluyla yayılabilir.

Risk faktörleri

  • İleri yaş
  • Erkek cinsiyet
  • Tütsülenmiş, tuzlanmış, turşuya basılmış veya aşırı tuzlu yiyeceklerden zengin yiyecekleri yiyenlerde mide kanseri gelişme riski artmaktadır. Diğer taraftan taze sebze meyvelerin yenilmesi, yüksek doz C vitamini alımı, sarımsak, yeşil çay bu hastalığa karşı koruyucu olabilmektedir.
  • Kronik atrofik gastrit
  • Sigara alkol kullanımı

Şikayet: Genellikle geç bulgu verir. 

  • Kilo kaybı
  • Mide bölgesinde rahatsızlık hissi
  • İştahsızlık 
  • Halsizlik
  • Midede dolgunluk hissi
  • Kan tükürme

Evreleme

  • Evre 0: Kanser midenin sadece iç tabakasında bulunur. Bu karsinoma in situ olarak tanımlanır.
  • Evre I: Kanser mide duvarı yapıları arasındadır
  • Evre II- III: Mide duvar yapılarının yanında mide lenf bezlerinde yayılma vardır. 
  • Evre IV: Kanser hücreleri 15’den fazla lenf bezine yayılmıştır veya Çevre dokulara veya uzak organlara yayılmıştır.

Tanı nasıl konur?

Bu tip şikayetleri olanlarda yapılacak bir Endoskopi ile öntanı konabilir. Patoloji ile tanı kesinleştirilir. Evreleme amaçlı Bilgisayarlı tomografi, Uzak metastaz açısından PET-CT çekilebilir. Buna hekimin hastanın hastalığına göre karar vermektedir. 

Tedavi:

Hastanın genel durumuna, tümörün yaygınlığına , yerleşimine ve büyüklüğüne bağlıdır. Hastanın yapılan değerlendirmeler sonucunda cerrah, onkolog, gastroenterolog ile birlikte karar vererek hastaya en uygun tedaviye karar verilmesi önemlidir. Hastalığın evresine ve hastanın durumuna göre cerrahi tedavi, önce onkolojik tedavi sonra cerrahi tedavi veya sadece onkolojik tedavi uygulanabilecek tedavi rejimleridir. 

Hasta Takibinin Önemi: Mide kanserinin tedavi sonrasındaki takibi, olabilecek değişikliklerin teşhis edilerek tedavi edilmesi açısından önemlidir. Kontrol muayenelerini; fizik muayene, x-ray grafileri, laboratuvar testleri oluşturur.Hastalar, randevuları arasında herhangi bir sağlık problemi ile karşılaşırlarsa bunu doktorlarına bildirirler. Bu hastaların takibinde en önemli sorun beslenme olmaktadır. Mamalarla bunu desteklemek gereken hastalar olabilmektedir. 

İnce Bağırsak Kanserleri

İNCE BAĞIRSAK KANSERLERİ

İnce bağırsağın tümörleri oldukça nadir görülür. Sindirim sistemi uzunluğunun % 75’ini, yüzey alanının ise %90’ını ince bağırsaklar teşkil ettiği halde tüm sindirim sistem tümörlerinin ancak %1’i ince bağırsaklardan kaynaklanır

Şikayet: Genellikle geç bulgu verir. 

  • Kilo kaybı
  • Aralıklı sırta vuran karın ağrısı
  • Tıkanma 

Tanı nasıl konur?

Hastalarda hiçbir belirti olmayabilir. Görülebilen belirtiler ise kanser olmayan hastalıklarda da görülebilen genel belirtilerdir. Bu nedenle bu belirtileri olan hastaların bir doktora başvurmaları gereklidir. Tanı amaçlı birtakım tetkikler yapılması gerekir:

  • İnce bağırsak kontrast ilaçlı filmleri: İnce bağırsakta ilaçla dolmayan boşluklar görülür.
  • Anjiografi: İnce bağırsak damarlarının anormal dağılımı, kontrastın zayıf birikimi ve tümör bölgesinden kontrast ilacın zayıf drenajı görülebilir. Anjiografi, karaciğer metastazlarını saptamada en duyarlı testtir.
  • Bilgisayarlı Tomografi: Tümöre ait kitle görülebilir.

Tedavi:

İnce bağırsağın iyi huylu tümörleri belirti verdiğinde veya bağırsak tıkanmasına neden olduğunda, bağırsağın o kısmının ameliyat ile çıkarılması ile tedavi edilirler. Kötü huylu tümörlerinde ise genellikle bölgesel lenf bezleri ile birlikte tümör bulunan ince bağırsak bölümünün geniş olarak ameliyat ile çıkarılması gerekir.

Hastalığın seyri ince bağırsağın kötü huylu tümörlerinde genel sağ kalım oranları kötüdür. En yüksek sağ kalım onikiparmak bağırsağı periampuller bölge tümörleri ile bildirilmiştir (5 yıllık sağkalım %30-40). Adenokarsinomlarda bu oran %20’den azdır.

Meme Hastalıkları

MEME

Meme özel bir salgı bezidir. Salgı yapan kısımlar,bağ dokusu ve yağ dokusundan oluşur. Meme tıpkı rahim gibi kadın hormonları kontrolü altındadır.Kadınlarda memenin büyümesi bu hormonların erkeklerden daha fazla salgılanmasıdır.
Gebelik süresince bu kadın hormonları yükselmeye devam eder. Aynı zamanda Prolaktin denen emziren annede süt yapımını artıran hormon da artar. Fakat hamile kadında fazla olan kadın hormonları yüzünden hamileyken süt salgılanmaz. Ta ki bu hormonlar doğumla birlikte azalana kadar. Doğumla süt salgısı da başlar.

Memede Ağrı:

Mastalji adı verilir. İki tiptir. Kadın adet kanamasından bir süre önce başlayıp kanama başlayınca kaybolan Siklik Mastalji. Diğeri ise genelde 40 yaş üstünde görülen ve tek memede belli bir bölgeye lokalize ağrıdır. Buna da non siklik mastalji denir. Mastalji genellikle kanser ön bulgusu olarak kabul edilmez. Kendiliğinden büyük oranda geçer. Geçmeyen olgularda bazı hormon preparatları kullanılabilir.

Mastit

Meme dokusunun iltihaplanmasıdır. Genellikle emziren annelerde görülür. Sebep memenin başında çocuğun oluşturduğu travmadır. Emziren annelerde sık sık emzirme gerekirse süt sağılması, sıcak havlular ile masaj yapılabilir. ateş çıkması memede kitle ele gelmesi üzerine doktora başvurulması önerilir.

Meme Apsesi

En sık emzirme döneminde görülür. Geçmeyen ateş , memede ağrı şişlik,kızarıklık, memede ele kitle gelmesi başlıca şikayetlerdir. Ultrason ile tanısı konur. Boyutuna göre iğne ile boşaltma veya cerrahi ile boşaltma uygulanır.

Fibrokistik Hastalık

Memede kitlesel lezyonlarla birlikte ağrı olması ve tüm bu ağrıların ve hassasiyetin adet döngüsü ile alakalı olması şeklinde tanımlanan bir hastalıktır. Aslında bunlara hastalık yerine değişiklik demek daha doğrudur. En sık erişkin kadınlarda görülür. Bu şikayetleri olan hastalara ultrason ile kesin tanır konur. Doktorunuzun önerisi doğrultusunda takip önerilir.

Kist

En sık görülen meme patolojisidir. Boyutlarına göre tedavi seçeneği değişir. 2 cm üstü olan veya ağrıya neden olan kistlerde içini iğne ile boşaltmak uygulanabilir. Bu sadece hastanın ağrısını hafifletmek amacıyla yapılır. Düzensiz kenarlı kistlerde , kısa zamanda içini boşaltma tedavisine rağmen geri dönen kistlerde veya kistten alınan sıvının incelemesinde patoloji saptandığı zaman bu kistlerin cerrahi olarak eksizyonu düşünülebilir. Diğer türlü kistlerin doktorunuzun önerisi ile takip edilmesi önerilir.

Fibroadenom

Memenin en sık ikinci hastalığıdır. İç yapısı meme dokusuna benzediği için hormonlardan etkilenir. Süt salgılayabilir, adet döngüsünde büyüyüp küçülebilir. Hormonlardan etkilendiği için menopoz sonrası kadınlarda kaybolabilir. Ele gelen kitle şikayeti ile başvuran hastalarda ultrason ile tanı konur. Kesin Tanı için biopsi yapılması gerekir. 35 yaş altında ise izlenir. Çap artışı,duvar düzensizliği olura biyopsi yada çıkarılması düşünülür. 35 yaşından büyüklerde ise kanser ayrımı için çıkarılması önerilir.
Fibroadenomda kistte memenin dokusunun bir anomalisidir. kanser öncüsü bir lezyon değildir. Gene de bu tür hastalığı olanların doktor kontrolünde takibi uygundur.

Meme Başı akıntısı:

Ergenlik başlangıcı, gebeliğin son ayları, emzirme ilk aylarında akıntı olabilir. Bunun dışında kendiliğinden gelen akıntılar patolojiktir ve araştırılması gerekir. Tek memeden kendiliğinden gelen meme başı akıntısında kanser riski % 10 dur. Eğer akıntı kanlı ise bu risk 2 katına çıkar.
2 memeden olan akıntının en sık sebebi kanda prolaktin hormonunun yüksek olmasıdır. Prolaktin hormonu yüksek saptanırsa neren salgılandığının bulunması gerekir.
Kendiliğinden olan akıntının en sık nedeni duktal ektazi ve intraduktal papillomdur. Böyle olgularda uzman muayenesi ultrason ve mamogafik inceleme yapılması şarttır.

MEME RADYOLOJİK İNCELEME

Başlıca 2 araç vardır. Ultrason ve Mammografi
Ultrason: Meme kanser tanısında primer yöntem değildir. Mammografiye yardımcıdır. İyi huylu sık rastlanan lezyonlar ve bu lezyonların takibi için şarttır. En sık endikasyonu memede saptanan lezyonların solid kistik ayrımı içindir. Genç kadınlarda meme dokusu daha yoğundur. Bu yüzden mamaografi yerine ultrason kullanılmalıdır.
Mammografi: Endikasyonları:
Ele gelen kitlesi olan 40 yaş üstü kadınlar
Kendiliğinden meme başı akıntı olan 40 yaş üstü kadınlar
Kanserle ilgili deri bulguları olan 40 yaş üstü kadınlar
Meme kanseri olan hastada başka odakların ve karşı memenin değerlendirilmesi
Meme koruyucu cerrahi uygulanan hastaların ameliyat sonrası takibi
40 yaş üstü kadınların rutin meme kanseri taramalarında

Diğer kullanılan yöntemlerin başında MR gelmektedir. Her hastaya MR gerekmektedir. MR ileri bir inceleme olduğu için hangi hastaya ne zaman gerektiğine hekim karar vermelidir.

MEME KANSERİ

Kadın kanserlerinin 1/3′ ünü oluşturmaktadır. Akciğer kanserinden sonra kadınlarda kansere bağlı ölümün en sık 2. nedenidir. 40-45 yaş arası kadınların en sık ölüm nedenidir. Ülkemizde de meme kanseri görülme sıklığı olarak % 24 ile ilk sıradadır. 1 yıl içinde yaklaşık 17000 meme kanseri tanısı konmuştur.
Meme kanseri sıklığı son yıllarda artmakta ve görülme yaşı da düşmektedir.
Risk faktörleri:

    • Adet döngüsü sayısı artması(Erken adet görülmesi, geç menopoz,Doğum yapmamak) riski arttırır.
    • Emzirme dönemi uzunluğu ve egzersiz riski azaltır.
    • Doğum yapmak riski azaltır ancak ilk doğumu geç yaşta yapmak riski arttırır.
    • Obezite riski arttırır.
    • İleri yaş riski arttırır (Özellikle 45-55 yaş)
    • Alkol alımı riski arttırır.
    • Ailede meme kanseri öyküsü
    • Biopsilerde saptanan lezyonların karakteri riski arttırabilir

Tarama Programları:
Meme kanser taraması 3 yolla yapılır.

  1. Kendi kendine Meme Muayenesi: Adet görmeye başlayan her kadının yapması önemlidir. Özellikle ayda bir banyodayken yapması önerilir.
  2. Hekim Muayenesi : 20 40 yaş arasında her 3 yılda bir, 40 yaşından sonra her yıl yaptırması önerilir.
  3. Mamaografi: Tarama amaçlı ne zaman çekileceği tartışmalıdır. Amerika da 40 yaşından sonra her yıl bir kere yaptırması önerilmektedir.Taramada ultrasonun yeri yoktur. Hekim isterse veya mammografide görülen kitlelerin ayrımı için yapılabilir.

Şikayet:
En sık rastlanan şikayet ele kitle gelmesidir. Ağrı neredeyse hiç görülmez. Ağrı görülen olgular genellikle ileri evre meme kanserli olgulardır. Meme başı akıntısı, memede şekil değişikliği diğer önemli şikayetlerdir.
Tanı Nasıl Konur:
Bu gibi şikayetleri olanlar hiç beklemeden hekime başvurmalıdır. Hekim muayenesine genellikle USG ve Mammografi eklenir. Gerekirse MR eklenebilir. Kesin tanı için biyopsi yapılmalıdır. Ultrason eşliğinde yapılabileceği gibi kitle elle palpe edilerek de biyopsi alınabilir. Tanı konduktan sonra hastalığın yayılımına bakılır.
Evre 1 de 5 yıllık sağ kalım % 94
Evre 2 de 5 yıllık sağ kalım % 80
Evre 3 de 5 yıllık sağ kalım % 50
Evre 4 de 5 Yıllık sağ kalım ise % 18 olmaktadır.
Tedavi:
Hastanın durumuna göre önce ameliyat sonrasında ilaç ve ışın tedavisi eklenebilir. Bazı hastalarda ise ışın ve ilaç tedavisi ameliyat öncesine alınabilir. Buna hekim karar vermektedir. Ameliyat için ise hastalığın derecesine ve hastanın istekleri dikkate alınarak memenin hepsinin alınması veya hastalıklı kısmın çıkarılması tercih edilebilir. Hekim hasta buna beraber karar vermelidir.
Kanser tedavisinin ne olacağına karar vermede en önemli aşama koltuk altına hastalığın yayılıp yayılmadığıdır. Koltuk altında elle muayenede kitle gelmese de ameliyat sırasında alınan örneklerle koltuk altının patolojik olarak incelenmesi önemlidir.